EVRİM VE EVRİM MEKANİZMALARI

Evrim ve Evrim Mekanizmaları
13.6 milyar yıl önce yani big bang diye tabir ettiğimiz patlama yaşandığında evren yoğun ve sıcak bir kütleden ibaretti . Zaman ve hareketten bahsetmek mümkün değildi. Dolayısıyla varlıktan bahsetmek mümkün değildi. Çünkü hareket yoksa zaman ,zaman yoksa  varoluştan bahsedilemez.Patlamanın ardından hareket başladı ardından zaman oluştu ardından varoluş. Değişim de bu varlık ve zamanın  bir sonucudur. Heraklitos un dediği gibi değişmez töz diye bir şey yoktur. Her şey akar ve hiçbir şey aynı kalmaz.
Bunlardan bahsetmemin sebebi evrim kelimesinin tarihsel kökeninde gizli. Evolution diye tanımladığımız  olgu 17.yüzyılda “the process ıf revealing(ortaya çıkarmak)” 18.yüzyılda ise “gradual change “ olarak tanımlandı. Son haline geldiğinde ise biyologlar process of change yani değişim süreci dediler. Felsefe ve fizik de bu tanımı haklı çıkarıcı konumda oldu tarih boyunca.
Tao okulu doğada sürekli değişim vardır dedi. Miletus okulundan Anaksimander yaşamın önce denizlerde oluştuğundan sonra karaya çıktığından bahsetti.Eski çağ Roma’sında düşünür Lucretius Tanrı olmasa bile uzay yerküre canlılar ve insan gelişebilir şeklinde konuşmuştur. İslam dünyasında ise İbn Miskeveyh evrim teorisini Darwin’den yaklaşık bin yıl önce ortaya koymuştur.
Darwin in ise ortaya koyduğu evrim teorisinin özeti şudur; Her canlının tekil farklılıkları vardır ; çevre tarafından belirlenen var olma mücadelesinde tekil farklılıklar eksi ve artıları belirler. Kalıtım artıları kendinde barından birey soyunu devam ettirir .Değişim yüklü genler birikir ve UYGUN OLAN HAYATTA KALIR. Onun dışında Darwin evrim konusunda daha önce söylenmeyen bir şeyden kuvvetle bahsetmiş ve seksüel seçilimi ortaya koymuştur.
Darwin’in evrim teorisi tarih boyunca kendisinin de üzülerek belirttiği gibi en çok yanlış anlaşılan kuramlardan biri olmuştur .
Örneğin doğal seçilim farklı hızlarda üreme ve hayatta kalma kavramlarını içerir . En iyi uyum sağlama yahut en güçlüden bahsedilmez. Fakat sosyal darwinistler ve neo liberaller bu durumu en güçlü ırk ya da tabakanın hayatta kalması olarak ortaya koyup ırkçılık ve kapitalizme bilimsel kanıt olarak ortaya koymuştur.

En çok karşılaşılan yanlışlardan biri insan maymundan geldiyse neden maymunlar insan olmuyordur. Ancak insan ile maymun ortak atadan gelmiştir yani insan günümüzde maymun cinsine ait canlılardan evrimleşmemiştir
Bunlardan bahsettiğimize göre peki çeşitlilik yaratan mekanizmalar ve seçilim mekanızmaları nelerdir onlardan konuşalım.
Genetik çeşitlilik evrimin ana motorudur ve çeşitli mekanızmalarla bu çeşitlilik oluşur bunlar; mutasyonlar , crossing over ve eşeyli üreme diyebiliriz.Mutasyonlardan bahsedecek olursak nokta mutasyonu Dna sentezi ya da dna onarımı sırasında ortaya çıkan hatalarla oluşur.Bu hata gen havuzuna adaptif bir özellik kazandırabilir. Kromozom inversiyonu güçlü radyasonların neden olduğu mutasyonlardır.Mayoz bölünme sırasında kısa bir dna ipliğinin fazladan kopyasının oluşması gen duplikasyonu olarak adlandırılır.Araştırmalara göre her nesilde bir bireydeki sabitlenen mutasyon sayısı 100-150 arasındadır.Çeşitliliği artıran diğer önemli iki faktör crossing over ve eşeyli üremedir. Eşeyli üremedeki Mayoz bölünme sırasında homolog kromozomlar arasında gen aktarımı oluşur.Homolog kromozomların eş bölgeleri değişir ve buna crossing over denir.Buradaki gen değişimi tamamen rastlantısal olarak değişir ve yavruya ebeveynlerinde olmayan yeni gen kombinasyonları kazandırır; bu da kuşaklar boyunca gen havuzunun çeşitliliğini sağlar








Seçilim mekanizmaları doğal seleksiyon  ve seksüel seçilim;
Doğal seçilim bir popülasyon içindeki ayrıcalıklı varyasyonların daha fazla üreme şansı bulması ve popülasyon içinde baskın hale gelmesidir.Seksüel seçilim ise iki biçimde işler ; cinsiyetlerin karşı cinsiyete karşı kendilerini çekici kılmak için verdikleri mücadele yani cinsiyetler arası seçilim ve bir cinsiyetin kısıtlı olan cinsiyeti elde etmek için kendi aralarında saldırganca rekabet ettikleri cinsiyet içi seçilim.


İnsanın evrimi


Yaşayan en yakın akrabamız,büyük insansı maymun hayat kalmış olan üç türdür:goril,sıradan şempanze ve bonobo . Yaklaşık 7 milyon yıl önce Afrika insansı maymunu nüfusu  çeşitli nüfuslara bölündü onlardan biri çağdaş gorilleri bir ikincisi şempanzeleri üçüncüsü ise insan olarak evrimleşti.Fosillere göre bize kadar oluşan maymun ailesi yaklaşık dört milyon yıl önce dik durur hale gelmeye başladı daha sonra 2,5 milyon yıl önce beyin büyüklüklerinde artış yaşandı.Bu fosillerden öninsanları yani Australopithecus africanus, homo habilis homo erectus u biliyoruz.Bunlar sırayla evrimleşip bir sonraki türü meydana getirdiler. 1.7 milyon yıl önce ulaşılmış evredeki Homo Erectus beyin büyüklüğü olarak günümüz insanının ancak yarısı kadardı.Yani homo erectus maymunun ötesinde bir şeydi fakat günümüz insanından daha gerideydi.Yarım milyon yıl önceye dair bulunan fosiller homo erectus tan çok bize benzediği için homo sapiens denildi fakat hala küçük beyinleri vardı ve el işinde yetersizlerdi.Homo erectus un evrimleşmiş halidir . 130.000 yıl öncesiyle 40.000 yıl öncesi arasında olduğu düşünülen fosiller bize Avrupa ve batı asya’da yaşayan neanderthal  adında yeni bir tür hakkında bilgi veriyor ve günümüz insanından büyük bir beyne sahipler.Aynı dönemde Afrika’da günümüz insanıyla aynı iskelet yapısına benzer fosiller bulunmaya başlandı. 50 bin yıl önceki aletlere göre ise  Cro –Magnan yani ilkel insan diyebildiğimiz insanların kemiklerden süs eşyası yaptığı ,kanca yaptığı keşfedildi. Sanat bu dönemde ortaya çıktı .Bunların tetikleyicisinin gırtlağın yani dilin anatomik temelinin gelişmesi  yahut beynin örgütlenişinde  bir değişiklik olduğu düşünülüyor.
Homo sapiens in kökenini mtDNA üzerinden incelendiğimizde hepimizin 200 binyıl önce sahra altı afrika’da yaşayan bir kadının soyundan geldiğini görebildik. Bu bireye Havva bu hipoteze ise Havva hipotezi dendi.Bu Dna takip edildiğinde homo sapiens in yaklaşık 70 bin yıl önce Afrika’dan kuzeye ortadadoğu Avrupa ve nihayetinde uzak doğu’ya yayıldıklarını ve kendilerinden önce afrika’yı terk eden homo ardıllarının yerini aldıklarını görebiliyoruz
Neden sadece homo sapiens var? Homo sapiens afrika’dan çıktığında diğer insan türleriyle karşılaştı .Peki o insanlara ne oldu ? Bu konu hakkında iki teori var ;
 Irk karışımı teorisi ve yerine geçme teorisi Irk karışımı teorisine göre Sapiens ve Neandartel  topraklarına yayılınca iki insan nüfusu tamamen birleşene kadar birbirleriyle karıştılar .Eğer gerçek buysa bugünkü avrupalılar saf sapiens değil sapiens ve neandartel in karışımıdır. Yerine geçme teorisi ise bunun tersini söyler neandartel ve sapiens arasındaki genetik farklılık çok büyüktü  bunun sonucunda sağlıklı bir nesil ortaya koymaları mümkün değildi. O yüzden bir soykırım ve yok etmeden bahsetmemiz gerekir.Bunun sonucunda hepimiz saf sapiens’iz diyebiliriz.
2010 yılında neandertel genom haritasının açıklanmasıyla karışma teorisi baskın hale geldi. Modern ortadoğu ve avrupa insanının Dna’sının yüzde 1 ila 4 ünün Neandertal Dna’sı olduğu ortaya çıktı.Denisova’nın haritası ortaya çıktıktan sonra da görüldü ki aborjinler in Dna’sinın yüzde 6 ya varan oranda Denisova Dna’sı kökenli ortaya çıktı..
Ancak modern insan ile neandertel ayrışması yaklaşık 550 bin yıl önce meydana geliyor bu demek oluyor ki ufak bir temas meydana gelmiş olabilir.

İnsan adaptasyonları
Bir canlının yapısında ya da fizyolojisinde doğal seçilim sonucunda ortaya çıkan  canlıya hayatta kalma ve üreme açısından avantaj sağlayan kalıtsal özelliklere adaptasyon diyoruz.
Uzun mesafeler koşmak için ter bezleriyle kaplı kılsız bir vücut olmalı işte bu yüzden diğer memeliler gibi postumuz yok .Unutulmamalıdır ki bu adaptasyon gerçekleşirken homo sapiens kuru bir iklimde yaşıyordu. Bu adaptasyon sayesinde diğer memeleri avlarken direnç avı denilen bir taktik geliştirebildi .Homo sapiens avlarını uzun süren bir koşu avıyla kovalar bu sırada avları sıcak çarpmasına yenik düşerdi.
Deri rengi ; yüksek UV ışınları kandaki folik asit miktarının hızla düşmesine neden olur ve kısırlık bebeklerde ölüm gibi sebepler ortaya koyar. Hatırlayacağımız gibi doğal seçilim böyle bir durumda açık ten rengine izin vermez .Bu neden Afrika’da ortaya çıkan hominid ve ardından gelen homo türlerinin neden koyu renkli olduğunu ortaya koyar.Ancak ekvatordan uzaklaştıkça UV değeri azalır fakat D vitamini sentezi azalmaya başlar 16.kromozom üzerinde bulunan MC1R geninin melanin pigmenti oluşumunu sağlayan gen olduğu keşfedildi .Bu genin mutant hali modern insanda açık renkli deri ve saç rengi çeşitliliğini meydana getirir fakat koyu tenli toplumlarda bulunmaz.
 Büyüme
insan doğduğundan sütten kesildiği dönem bebeklik ,3-7 yaş arası çocukluk 7-12 yaş arası geç çocukluk dönemi olarak adlandırılır. Bunun ardından büyümenin tamamlandığı 18-19 yaşına kadar devam eden süreye ergenlik diyoruz. Diğer hayvan türlerinin büyüme süreçleri neredeyse ilk yıl tamamlanırken bizler yaşamımızın 1/3 ünü büyümek için feda ederiz.Memeli hayvanlar doğumdan sonra ilk yıl içinde üreme olgunluğuna ulaşırken insanlar 15 yılda ancak bu olgunluğa ulaşır.Ve insanı insan yapanın bu neoteni denen gecikmenin neden olduğu çeşitli anatomistler tarafından söylendi.Eğer primat kuzenlerimiz gibi doğumda sahip olduğu olgunlukta doğsaydık insan dişileri bebeklerini karınlarında yaklaşık 18 ay taşımak zorunda kalacaklardı.Peki neden bu kadar erken dünyaya geliyoruz?  Beden boyutuna göre  en iri kafalı tür olan türümüz anne karnında geçirdiği süreyi kafamızın iriliğiyle sınırlamak zorundayız.Görünen durum anne karnındaki  büyüme sürecini doğumdan sonra devam etmemiz.Örneğin şempanzelerle yaşadığımız dönemlere ek olarak çocukluk ve ergenlik gibi iki dönem daha yaşıyor insan bebekleri.Çocukluğun olma sebebi insanların  doğumda erişkin beynine kıyasla ancak yüzde 23 boyutuyla doğmasıdır. Halbuki bu oran şempanzelerde iki katı hint makaklarında ise üç katıdır.Yaklaşık yedi yaşında insan beyni erişkin boyutlarına ulaşır.Ardından 12 seneyi fiziksel ve cinsel olgunluğa ulaşmak için harcar. 7 yaşına kadar beyin için kaybolan vakti insan evrimi ergenlikle tamamlamıştır kadınlarda 12 erkeklerde 14 yaşında başlayan bu büyüme atağının nedeni budur.Bu zamana kadar cinsel organ ağırlığı değişmez ve genel büyüme hızı nispeten yavaş ya da sabittir.Çünkü kısıtlı olan enerji beyin için harcanmıştır.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar