SEVME SANATI
SEVME SANATI
“sırada yine aşk, aşk var”
Efendim, kuştur uçar,
balıktır yüzer, insandır sever. Lakin nasıl sever? Gayet tabi, fıtratımız da
dar. Sevgi, bilgi ve çaba mı gerektirir yoksa rast gelirse insanın tutulacağı
tatlı bir duygu mudur? Tatlı dediğim, kavun acısı.
İnsanlar, deyim yerindeyse,
sevme sorununu, genellikle sevilme sorunu olarak görürler. Çok doğal olarak
eksiği tamamlamaya çalışırlar, önemli olan tam değil parça olur ve sanırlar ki
o bütün, parça için var. Bu yüzden de hem kadın hem erkek sevimli olmaya
çalışır. (Zamanın idealine uygun=Sevimli)
Önceleri insanlar aileleri
tarafından evlendirilir, daha sonra da evlendirilen bu iki insanın birbirlerine
sevgi duyması beklenirdi. Sonraları ise romantik evlilikler başladı, birbirini
seven insanlar evlendi. Bu, sevmek yetisini ikinci plana attı ve nesnenin
önemini arttırdı. Tabi bu iyi veya kötü oldu demiyorum, yalnızca doğal bir
süreçten bahsettim. Bu sürecin sonucu olarak da insan sevecek bir nesne aradı.
Yalnızca sevmek, eksik bulunuyor. Örneğin biri düştüyse, asıl olan düşmektir;
nereye ve neden düştüğü ikinci plandadır, ikinci planda olmalıdır.
Nesnenin öneminin artması ve
tüketim toplumunun yükselmesi, ilişkiyi de bir alış-veriş malzemesi haline
getirdi. Bu kişilik pazarında önemli olan şey ise çekicilik oldu, çekici bir
paket olabilmek. Söz gelimi, önceleri kültürlü, siyaset konuşan, şiir okuyan
erkek; şimdi ise bakımlı, kaslı, yakışıklı bir erkek çekici bir paket
sayılıyor. Bu söylediklerim elbette çok genel ve yüzeysel bir bakış, yalnızca
derdimi anlatmak için verdiğim örnekler. Bu örnekler dönemden döneme değişti ve
değişecektir de.
İki insan bu kişilik
pazarında, pazardaki en iyi nesneyi bulduğunu düşündüğünde ve birbirini
istediğinde aşık olur. Gerçek bir mülk satın alırken de olduğu gibi seçilecek
nesnenin özelikleri ve geri dönüşü çok önemlidir. Nesne size yakışmalı ve
ortamdaki duruşuyla gurur duymalısınız.
Bahsedeceğim bir başka
yanılsama da aşık olmak ve sevmek, sevgi içinde olmak. İnsan birbirine nasıl
aşık olur; iki insan arasındaki duvarlar birden bire yıkılır, birden bire
birbirlerine yakınlık duyarlar. Birleşme baş döndürücü olur. Bu yüzden sürekli
olamaz. Daha iyi tanıdıkça bu gerçek inanılmazlığını yitirir. Sonundaki hayal
kırıklığı ve bıkkınlık her şeyi alıp götürür. O baştaki, birbiri için deli olma,
sevginin büyüklüğüne kanıt değil, daha önceki yalnızlık duygusunun büyüklüğüne
kanıttır.
İnsanlar bir şekilde yatırım
yapıp zarara uğrarlarsa, başarısızlıklarının nedenini, nasıl başaracaklarını
bulmaya çalışırlar. Sevgide de yapılması gereken bu.
“Sevmek, bir insanı sevmekle
başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor” demiş Sait Faik.
Sevgi, emek verip büyüteceğimiz, sonra da besleyeceğimiz bir şey. Öyle, olanı
tüketmekle sevgi olmaz. İhraç fazlasını ucuza satmak gibi olur bu duygular
israf edilirse. Sonra en değerli duygularımız ucuzlaşır. Satılan şeyin değerini
işçilik de belirler.
Sevgi neydi? Sevgi; emekti,
dostluktu değil mi arkadaşlar!? Değil! Hiçbir şey, hiçbir şey değildir.
Arkadaş Mehmet.
Yorumlar
Yorum Gönder