DİN OLGUSUNUN TARİHSEL İLERLEYİŞİ VE PSİKOLOJİK KÖKENİ

Efsaneler mitler tanrılar ve dinler ilk kez bilişsel devrimde ortaya çıktı ve günümüzde yaşamımızı büyük ölçüde etkileyen bir olgu haline geldiler. Bilişsel devrim ortaya çıktığında din dediğimiz şey Animizm’den ibaretti ve belirli coğrafyaların iklimlerin  ve olayların izlerini taşırdı.İnsanoğlu bu dönemde doğaya içkindi  ve avladığı hayvanı kendinden ayrı görmezdi. Ancak tarım devrimiyle birlikte insanoğlunun inanç sistemi de değişti. Bitkiler ve hayvanlar insandan ayrı bir yapı olarak görülmeye başlandı .Din insan ilişkilerine ve tarım toplumuna indirgenen bir olgu haline geldi.

Tarım devrimindeki ilahi güçlerle ilişkiler kurban ve tanrıdan bereket ummak ile geçti .Devir bereket tanrılarının devriydi.Çok tanrılı dinler bu dönemde ortaya çıktı savaş tanrısı ,yağmur tanrısı ve bereket  tanrısı  gibi güçlü tanrılar tarafından dünyanın yönetildiğine inanıldı.Fakat bu dönemde de tanrıların da üstünde bir kadiri mutlak vardı : Kader . Yunan ve İskandinav mitolojilerinde tanrılar da kaderin esiriydi. Çok  tanrılı kültürler günümüz dinlerine göre daha hoşgörülü ve açık fikirliydi . Aztek ve Roma imparatorları resmi tanrıların yanına yerel tanrılara da yer verirlerdi tapınaklarda.


Roma’nın tek hoş göstermediği tanrı hıristiyanların tanrısıydı  ve yüzyıllar boyu bir mücadele gerçekleşti. çok tanrılı dinden evrensel tek tanrıya geçiş açısından inceleme olarak güzel bir dönemdi. 2.Konstantin’in Hristiyan olmasından sonra ise Roma hıristiyan kültürün etkisinde kaldı .Çok tanrılı dine ait olgular yasak ilan edildi . Yasama yürütme yargının ayrı olduğu  halk meclislerinin karar almada etkin olduğu laik bir toplum  hıristiyanlığa geçişle yok olma noktasına geldi.528’de Atina okulu kapanır ve İskenderiye okulu katle maruz kalarak bilim ve felsefeye bu dönemde büyük darbe vurulur.Kilisenin bir kurum olarak oluşması bu dönemde başladı ve Fransız ihtilaline kadar yargılamalar ve katliamlarla milyonlarca başka hıristiyanın katili oldu. Protestanlık mezhebi farklı bir itikatla bu dönemde ortaya çıktı. Din her zaman insanın hayatını belirleyen en önemli olgulardan biri oldu.
İnsanlar küçük topluluklarından şehir devletlerine oradan imparatorluklara uzanan süreçte din genel ahlak ,kurallar bütünü geliştirdi. Babil devletinin kurucusu Hammurabi (1730-1685) yasaları, bu söylediğimize en güzel bir örnektir. Elbette bu yasaları hazırlayan kral Hammurabi’nin kendisiydi; ama o bu yasaları bir tanrıdan Tanrı Şamaş ya da Marduk’tan aldığını söylemiştir. Eğer böyle söylemeseydi, insanlar yasalara kendiliğinden uymazdı.
Benzer şekilde Solon da, Platon da yasaları, inandırıcı olması için tanrıdan Apollon’dan -aldığını söyler.


Max Weber'e göre fikri değişimler ekonomik değişimlerin öncülüdür.Buradan Protestanlığa dönersek Weber'e göre modern dünyayı oluşturan kapitalizmin temel özelliği rasyonelliğidir. Bu anlamda, Protestan ahlak ile kapitalizm örtüşmektedir.  Weber, ideal tipteki bir kapitalist ile ideal tipteki bir Protestan arasında, büyük benzerlikler olduğunu vurgulamaktadır.Kapitalizm Protestan ahlakın geliştiği batı Avrupa ,ABD ve Okyanusya coğrafyalarında rasyonel bir ideal olarak temellendi ve gelişti.Dinin ve mezheplerin günlük yaşamamıza etkisi sistem değiştirecek kadar etkindir diyebiliriz.
(Kalvinizm Weber’in araştırmasında temel aldığı mezheptir. ) Bu etkinliği Psikanalizde arayabiliriz. Freud, dini –özellikle tanrı fikrinin psikolojik temellerini- kişilik teorisi çerçevesinde yorumladı. Dini bazen saplantı (obsesyon); bazen bebeklik arzularının tatmini, bazen de yanılsama olarak değerlendirdi.
Freud’a göre din, kişiliğin gelişimi esnasında ortaya çıkan herhangi bir diğer davranış kalıbı gibi dinamik bir süreç olarak görülmeliydi. Din ile ilgili önemli sorular, Tanrı’nın var olup olmadığıyla alâkalı değil, aksine dinin psikolojik yönüyle alâkalı sorulardı.
  Bu soruları sorarken komplekslerle(oedipus ve elektra ) ilgili bağlantıyı kullandı diyebiliriz.
Tanrıyı yüce  bir baba olarak otoriterleştirdiğimizi gösterdi ve yetişkinliğe ulaştıktan sonra bu inançların kaybedilebileceğini söyledi. Kısacası çocukluktaki anne ve baba imgeleriyle tanrı ve doğa olgularıyla ilişkisini ortaya koydu.

Dinin ölüm ve acı gibi zorluklarla insan mücadelesinin  bir ürünü olduğunu düşünerek bunu ebeveynle çatışma ve cezayla bağdaştırdı.Tanrı iki psikolojik misyonu yerine getirir . İyilikler karşılığında cennet vaat eder ,bağışlayıcı ve güven vericidir.Kendi çaresiz kaldığımız her şeyi Tanrı’ya addederiz. Cioran da bununla ilgili olarak kendimizi şeytanlaştırdığımızı olamayacağımız mükemmel varlığı tanrı olarak inandığımızı söyler.Freud’a göre din bireyin gelişim sürecinde yararlıdır ve var olmalıdır .Çünkü insanın çaresizliklerinde tahammüllerinde yardımcı olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar