DİL VE DİLİN TARİHSEL GELİŞİMİ


Dilin doğuşu ve kökenleri
İnsan ruhunun en çarpıcı ve en
görkemli başarısı olan dilin tarihi nedir?
2,4
milyon yıl önceki ilk taştan aletler yapılması ve kullanılması ilk dilsel
becerilerin varlığına işaret. 2 milyon yıl önce hominid beyni hızla büyüyor ve
dille ilgili iki temel beyin bölgesi de
yapı içine dahil oluyor. Dil geni FOXP2
100-200 bin yılları arasında ortaya çıkıyor ki ilk homo sapiens i
200 bin yıl önceye kadar takip edebiliyoruz.Elli bin yıl öncesi Avrupa’da yaşayan insanların sanat yaratıları
geliştirme ve ölüleri törenlerle gömdükleri yani akıcı bir konuştukları
söylenebiliyor.
Dil ile
Homo sapiens’in gelişimi arasında büyük bir
bağıntı var.100 bin ile 50 bin yıl arasında atalarımızın yeteneklerinde
büyük bir sıçrama yaşanıyor ve bu yaratıcılığın nedeni olarak dil
gösteriliyor.Bu tarihte gelişen gırtlağın ve beynin örgütlenmesindeki değişimin
etkisi olduğu düşünülüyor . Bu tarihlerden itibaren çağdaş diller örgütlenmeye
başlanıyor.
Tam da
bu devirde yani 70 binli yıllardan itibaren “bilişsel devrim” dediğimiz devir
yaşanıyor.Bot ,yağ lambası ,iğne ,ok ve yay gibi yenilikler bu dönemde icat
ediliyor.Ve bilişsel devrim dediğimiz şey de tam olarak yeni düşünce ve
iletişim biçimleri anlamına geliyor.Demin bahsettiğimiz mutasyonlar diğer bir
deyişle bilgi ağacı mutasyonları buna sebep oluyor. Homo sapiens’in kullandığı
tarihteki ilk dil değildi ancak bu kadar gelişmeyi nasıl sağladı? Örneğin
Şempanzeler iletişim için pek çok farklı ses çıkarır . basit uyarılar aslan
geliyor gibi. Ancak Homo Sapiens kelimeleri ve anlamları sayısız kombinasyonda
örgütleyerek sonsuz sayıda cümle koyabiliyordu. Homo sapiens aslan uyarısını
geliştirdi hatta daha önce yeryüzünde
görmediğimiz ilişkiler ağını kurarak sosyal bir yaşam örgütledi.
Bu
sayede yeryüzündeki tek güç haline gelebildi bu sayede neandarthellere karşı
üstünlük sağlayabildi.Ateşi çalmak filminde bunu açık bir şekilde inceleme
şansımız var.
Peki bu
kadar bahsettiğimiz dilin kökeni ne? Gadamer şöyle diyor; dilin doğası üzerinde
düşünülmesi gereken en gizemli sorunlardan biridir.
Bu
konuyu farklı sosyal bilimlerle inceleyebiliriz .
Di lbilimciler
dilin bir gerçeği değil kurguyu ifade etmek için ortaya konduğunu
söyler. Sturtevant :”her türlü niyet ve duygu bakış mimik ve ses ile ifade
edilebilir.Dil gibi iradi bir iletişim
yalan söylemek için icat edilmiş olabilir .” Caws ise şöyle demiştir
gerçek linguistik sahnede görece sonradan çıkmıştır ve dilin gerçeği ifade
etmek için ortaya çıktığını söylemek kesinlikle yanlıştır.
Marx ve
Engels dile emek ekseninden yaklaşmış tamamen farklı bir anlam
katmıştır.Bilincin işbölümüne geçişle beraber yükseldiği Marx tarafından kabul
edilmiştir. Marx a göre dil üretici emeğin başlıca paradigmasıdır.Engels ise
dilin kökenini doğanın efendisi olarak adlandırdığı emek üzerinden ifade etmiş
önce emek onun ardından da onunla birlikte konuşma demiştir.Böylece dil ile
işbirliğinin bağlantısı ortaya konmuştur.
Psikanalizde
ise farklı yaklaşımlara rastlarız. Uygarlığın temel kurallarından biri olarak dil
Eros’un boyunduruk altına alınmasını ve uygarlığın özü gereği içgüdülerin
bastırılmasını ifade eder. Freud dilin kökenini ele aldığında ilk konuşmayı
cinsel birleşme ile ilişkilendirmiştir. Freud a göre çalışma ;
Cinsel
etkinliğin yerine geçmesini ve ona eşdeğer bir olgu olarak kabul edilmesini
konuşma tarafından sağlanan araçsallığa borçludur. Özgür cinselliğin
böylelikle çalışmaya dönüştürülmesi bastırılmışlığın ilk biçimidir. Lacan ise
bu tahlili daha ileriye götürürek bilinçaltının her şeyden önce dile geçişle
birlikte ortaya çıkan baskı tarafından biçimlendirildiğini iddia etmiştir.
Böylece Lacana’a göre bilinçaltı aynen bir dilin yapısını andırmaktadır ve
geleneksel freudcu anlamda içgüdüsel yada sembolik olarak değil linguistik
olarak işlenmektedir.
Kutsal
metinlerde ise dil hakkında en çok üzerinde durulan nokta isimlendirme
olmuştur.Yaradılış efsanesine göre “ve Adem her canlıya nasıl seslendiyse bu o
canlının adı oldu”. Aslında bu da tam olarak insanın dünyayı fethetmesinin
öyküsüdür. Spengler’den alıntı yaparsak
Bir şeyi herhangi bir isimle isimlendirmek o şey hakkında iktidar sahibi
olmak demektir. Gene kutsal metinlerden İncil’e bakarsak”Başlangıçta söz vardı
ve söz tanrı ile birlikteydi ve söz Tanrı’ydı”.
Şunu
biliyoruz ki dil olmasaydı ne özel mülkiyetten ne yasalardan ne şehirlerden ne
de matematikten bahsedemezdik .Dedikodu ile sosyal ilişkileri kurduk . Mülkiyet
,yasalar gibi kurgular yarattık bu sosyal ilişkilerle .Matematikle bir şeyleri
sistemleştirmeye çalıştık . Şirketleri ve parayı yarattık matematikten
aldığımız güçle ve uygarlık dediğimiz bugünü kurduk.Dil bilişsel devrimle dünü
ve bugünü yarattı diyebiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder